-
1 جسم
Iجَسَّمَ1. oylumlamak2. abartmakAnlamı: bir şeyi olduğundan büyük veya çok göstererek anlatmak, mübalağalı etmekIIجَسُمَirileşmekAnlamı: iri duruma gelmekجِسْم1. hilkatAnlamı: yaradılış, fıtrat2. bünyeAnlamı: vücut yapısı3. kütleAnlamı: (büyük maddeler için) büyük parça, yığın4. maddiyatAnlamı: madde ile ilgili şeyler5. blokAnlamı: kocaman ve ağır kitle6. bedenAnlamı: canlı varlıkların maddî bölümü, vücut7. biçimAnlamı: dış görünüş, şekil -
2 глыба
жка́менная глы́ба — büyük kaya parçası
глы́ба мра́мора, мра́морная глы́ба — mermer bloku / tomruğu
-
3 краюха
ж, прост. -
4 euere
euere(r, s) pron( substantivisch) sizin, sizlerin pl;das große Stück ist eures [o euers] büyük parça sizin; s. a. euer -
5 piece
n. parça, tane, bir parça, eser, kırıntı, piyes, iş, tüfek, kısa mesafe, kısa süre, taş (dama), piyondan büyük taş, madeni para————————v. yamalamak, parça koymak, eklemek, birleştirmek, parçalarını eklemek* * *parça* * *[pi:s] 1. noun1) (a part of anything: a piece of cake; He examined it carefully piece by piece (= each piece separately).) parça2) (a single thing or example of something: a piece of paper; a piece of news.) parça, biraz, bir parça3) (a composition in music, writing (an article, short story etc), drama, sculpture etc: He wrote a piece on social reform in the local newspaper.) parça, yapıt, eser4) (a coin of a particular value: a five-pence piece.) madenî para5) (in chess, draughts and other games, a small shape made of wood, metal, plastic etc that is moved according to the rules of the game.) taş, pul•2. adjective(done etc in this way: He has a rather piecemeal way of working.) parça parça yapılan- go all to pieces- go to pieces
- in pieces
- piece together
- to pieces -
6 Teil
Teil <-(e) s, -e> [taıl] m1. 1) kısım, bölüm; (Bestand\Teil) bileşen, öge, unsur;weite \Teile des Landes ülkenin büyük bir kısmı;zum \Teil kısmen;ich habe es zum größten \Teil gemacht büyük bir kısmını ben yaptımseinen \Teil bekommen payını almak;jdm sein(en) \Teil geben birine ağzının payını vermek;ich für mein(en) \Teil bana gelince; -
7 порядочный
1) ( честный) dürüst, namusluпоря́дочный челове́к — dürüst bir adam
2) ( довольно большой) oldukça büyük, büyükçe, büyücek, hatırı sayılırпоря́дочный кусо́к — büyükçe bir parça
на поря́дочном расстоя́нии от го́рода — şehirden epey uzakta
поря́дочный дохо́д — hatırı sayılır / önemlice bir gelir
-
8 успех
başarı* * *мbaşarı; sükseдоби́ться успе́ха — başarı kazanmak; başarılı olmak
е́сли мы добьёмся успе́ха,... — başarılı olursak...
э́ти уси́лия не принесли́ успе́ха — bu çabalar başarısız kaldı
фильм име́ет большо́й успе́х — filim büyük rağbet görüyor
арти́ст име́л грандио́зный успе́х — artist dehşetli sükse yaptı
жела́ю успе́ха! — başarılar dilerim!
••мы с успе́хом обойдёмся и без э́той дета́ли — bu parça olmasa da pekalâ yaparız
-
9 sarsen
n. büyük tek parça taş -
10 sarsen
n. büyük tek parça taş -
11 Teil
sein Teil beitragen katkıda bulunmak;zum Teil kısmen;zum großen Teil büyük ölçüde;zu gleichen Teilen eşit paylarla -
12 مسلة
مِسَلَّة1. dikili taş2. çuvaldız -
13 chunk
iri parça, yigin, külçe; büyük miktar
См. также в других словарях:
KIT'A-İ CESİME — Büyük parça … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
kalle — büyük parça … Beypazari ağzindan sözcükler
lük — iri, büyük parça, toplanmış … Çağatay Osmanlı Sözlük
KÜLÇE — Eritilip tasfiye olunmamış veya topraktan çıkartıldığı gibi bulunan maden. * Büyük parça şeklinde dökülmüş maden … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
galle — 1. pişmiş kabak tatlısı 2. büyük parça … Beypazari ağzindan sözcükler
bölük — is., ğü 1) Bir bütünden ayrılmış olan parça, kısım Bir kandil günü öteki bölükteki büyük hanımın elini öpmeye gitmiştim. B. Felek 2) Saç örgüsü 3) Hizip 4) ask. Takımlardan oluşan, üçü veya dördü bir tabur oluşturan ve öbür birliklerin temeli… … Çağatay Osmanlı Sözlük
MADALYA — İtl. Büyük işlerde muvaffak olanlara veya büyük fedakârlık ve kahramanlık gösterenlere hediye ve hatıra olarak verilen ve çok defa yuvarlak biçimde, göğüse takılacak şekilde olan kıymetli madeni parça … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
atkı — is. 1) Soğuğa karşı omuzlara, başa, sırta veya boyna alınan örtü Omuzlarına attığı kalın yün atkıya rağmen üşümüş gibi titriyordu. R. N. Güntekin 2) Bazı kadın ayakkabılarında ve çocuk patiklerinde ayağın üstünden geçen, yandan iliklenen ince… … Çağatay Osmanlı Sözlük
burun — is., rnu, anat. 1) Alınla üst dudak arasında bulunan, çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organı 2) Bazı şeylerin ön ve sivri bölümü Kadıköy vapurunun güvertesinde, paltoma bürünmüş, gidip ta burna oturmuştum. H. Taner 3) mec. Kibir,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
disk — is., sp., Fr. disque 1) Disk atmada kullanılan, erkekler için 2, kadınlar için 1 kg ağırlığında, genellikle metal bir çember ile çevrelenmiş tahta ağırşak 2) Gramofon plağı 3) anat. Omurları birbirine birleştiren ana madde 4) fiz. İnce ve çapı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
emniyet — is., Ar. emniyyet 1) Güvenlik Kendi vatandaşlarının ırz, mal, can emniyeti hakkında teminat istiyorlar. E. E. Talu 2) Güven, inanma, itimat Paris teki hemşehriler bana büyük bir sevgi ve emniyetle kucaklarını açmışlardı. R. N. Güntekin 3) Polis… … Çağatay Osmanlı Sözlük